Öyküler

GÜNEŞ DELİRTMESİ

Sahne 1: Anne (Kübra) sabah uyanıp yine güneşli bir havanın varlığına tanıklık ettiği salon penceresinin önünde dikilmiş, boş gözlerle dışarıya bakmaktadır. Sabahın sessizliğini, güneşin soğukluğundan kalörifer peteğine parmak uçlarıyla sığınma girişiminde bulunan annenin; sanki Keban Barajı’nın tüm elektriğini yüklenmiş vücudunun petekle buluşması esnasında çıkan “Çatırtttt” sesi ve bu çarpılmanın dile yansıyışı olan “hkjfhshgfsfgfgfgsgf” nidaları bozmaktadır…

Birden, sıcacık yatağını sürünmek suretiyle terk eden evladın anneyi evde, camın kenarında bulması nedeniyle yaşadığı mutlulukla şakıyan sesi gelir;

Suğra- Anne!

Anne-Yağmur ormanlarına gitcem ben 🙁

Suğra- !!! Hahhh! Sabah sabah. …Git de yerliler yesin seni, sıtmadan öl, sel sularında kaybol, vücuduna kurtçuklar doluşsun… Niye depreşti yine yamyam aşkın?

Anne- Niye yiyormuş yerliler beni? Beyazım kızım ben, her türlü giderim var. Alırım bi’ kabile reisi, reisimin hanımı kabilemin yengesi olurum. Hem ulvi bir görev benimki! Bakalım o geyiği besmeleyle mi kestiler? Maymun beyni caiz mi? Öyle kabilede büyücüler falan! Büyü ters iş. Çarpılıp yamulmadan hemen tövbe ettirilip 40 tas su dökülecek. Sonra tam tam dansı kaldırılacak! Akçaabat horonu oynanacak. Bi’ düzen getirilecek kabileye. Yağmur dansı da neymiş! Bütün kabile toplanılıp yağmur duasına çıkılacak ardından da Konya pilavı dökülecek.

Suğra- Hı hı! Bamya da olsun lütfen. Zerde falan :)))

Anne- Dalga geçme anneyle! Yemek kültürünü genişletmeye çalışıyoruz şurda. Pirananın tavası mı yoksa buğulaması mı iyi olur araştırılacak. Buğday unu alışkanlığı kaldırılıp mısır unu kültürü aşılanacak! Filler tepişirken karıncalar ezilmeyecek! Gölgelerin boyu insanların boyunu geçmeyecek! Ya da geçsin geçsin, güneş batsın ki bir daha doğmasın çok soğuk ya la!

Ayrıca, son ırmak kuruduğunda, son ağaç kesildiğinde, son balık tutulduğunda, beyaz adam paranın yenmeyecek bir şey olduğunu anlayacak…

Suğra-…………!

Suğra- Şiiii, uçan Laz! dolapta yiyecek bi’ şey yok… 🙁

Anne- Hiç mi yok?

Suğra- yok… 🙁

Anne- Hee, e o zaman ben pazara gidiimm.

Suğra- Git git. Karalahana al, bi’ de ucuzlamışsa hamsi al. Yoksa da Pirana al, ızgara yaparız muhahahahahahaha..

Anne- Pitonlar soksun dilini!

Kübra AKTAŞ

Bir yanıt yazın